(08-01-2021, Saat: 17:01)hopeful27 Adlı Kullanıcıdan Alıntı: çok net bir durum var oda stres ve depresyon her türlü hastalıkta olduğu gibi bunda da çok çok etkili bir neden. stresin bağısıklık sistemini düşürdüğü çok net ortada. konuyla ilgili bir sürü bilimsel çalışma var hepimizin bildiği üzere. gözlemlerim de şunu gördüm forumda stresi çok olan arkadaslar daha çok atak yaşıyor. erkekler yapı gereği daha az stressiz bir neden de bu diye düşünüyorum. açıkçası bu rahatsızlıgın endişeleri vs olmasa bu kadar sık atak yaşanmayacağını da dusunuyorum. bu yuzden stres yapmayın arkadaslar fazla kurcalamayın kafanıza takmayın. minicik minicik bir lezyonda da bulaşıcılık bile olmayabilir ayrıca. gündelik hayatı çok da etkileyecek bir durum olmadığını hepimiz de biliyoruz. ne kadar az stres o kadar az atak arkadaşlar. emın olun haberı dahı olmadan umursamdan ara sıra bır ıkı sıvılce dıye bunu deselemeyen ve oyle yasayan ınsanlar da var. asemptomatık bır durum soz konusu değil aslında cok kucuk semptom var ama adam umursamıyor. bızde bıraz oyle olalım.
Ben herpesin stresle ilgisi olduğunu düşünmüyorum artık. İlla ki var ama bunu oranlarsak ancak %30 olabilir.
Aman hiç düşünmeyeyim, çıkmaz. gibi bir durum yok ne yazık ki.
Bu bir sinir sistemi hastalığı. Genel bağışıklığın veya siskemik bağışıklığın (genitaldeki bölgesel bağışıklık gibi) düştükçe kendisini tekrarlayan bir hastalık. Tıpkı diğer sinir sistemi hastalıkları gibi.. MS olsun, epilepsi olsun. Bunlar gibi; sinir sistemi hastalığı ve atakları var kendisini tekrar eden. Lezyon oluşturduğu yer ise cilt. O yüzden cildiye cildiye geziyoruz ki bu da saçma bence.
Cinsel ilişki sonrası genitalin tahriş olmasıyla çıkar, epilasyon sonrası tahrişle çıkar siskemik bağışıklık düştüğü için; veya bilinmeyen altta yatan kronik bir rahatsızlık varsa vücutta, yine bağışıklık düşük olduğu için sürekli tekrar eder sık atak yapar vs
Aldığımız viral yük fazlaysa yine sık atak yapar vs
Bunları bir cildiyeden değil; hastalıklara farklı bir penceden bakabilen bir psikiyatristten dinledim.
Kaldı ki doktorların “stres de çok etkili” dediği şeyler bizim bildiğimiz kaygı sorunu olan stres değil.
Uykusuzluk en büyük biyolojik strestir vücut için.
Aç kalmak, tansiyonun şekerin düşmesi, strestir.
Üşümek, strestir.
Aşırı egzersizle kalbi zorlamak, strestir.
Bağırsaklarda emilimin zayıf olması, strestir.
Kalp ritim bozukluğu, strestir.
Bu gibi biyolojik stresörlerden bahsediyorlar aslında.
Bitmedi;
Gürültüye maruz kalmak, strestir.
Uzun süre yapay ışığa maruz kalmak strestir.
Bunlar aklıma gelen çevresel stresörler.
Diyeceksiniz ki “ne alaka şimdi? ışık nasıl stresör olabilir, nasıl stres kaynağı olabilir”
Sadece yapay ışığa maruz kaldığımız zaman bile cildimizde ve retinamızda bulunan; hücrelere oksijen taşıyan kimyasallar inhibe oluyor.
Gözler o yüzden ışık altında uzun süre kalınca kuruyup ağrıyor.
Oksijen taşıyan kimyasallar çürüyor çünkü ışık altında.
O yüzden doktorların anlatmak istediği stres şekli bunlar.
Kaygı bozukluğuna, depresyona sebep olan stresin bu gibi (virüs kaynaklı) hastalıklardaki etki oranı %30 gibi bir şeymiş.
Tabi ki küçük bir oran değil.
Ama bizlerin asıl dikkat etmesi gereken şey biyolojik ve çevresel stresörlere karşı uyanık olmak; kendimizi korumak.
O yüzden birisine “sen sürekli düşündüğün için oluyor” demeyi bırakın lütfen..
Çünkü bunun doğrusu; “sürekli atak yaşadığı için düşünüyor” olması.